FAKÜLTEMİZ DEKANI SEDAT ÜSTÜNDAĞ'IN ENKAZ ALTINDA UZUN SÜRE KALAN AFET ZEDELERDE BÖBREK HASARI RİSKİ KONULU BASIN AÇIKLAMASI

ENKAZ ALTINDA  UZUN SÜRE KALAN AFET              ZEDELERDE BÖBREK HASARI RİSKİ

   Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Sedat Üstündağ, enkaz altında uzun süre kalan afetzedelerin                                           böbreklerinde hasar meydana geldiğini, ilk dönemdeki tedavi sürecinin önemli olduğunu                                                         söyledi.

Enkaz altında uzun süre kalan afetzedelerde "böbrek hasarı" riski   

  Aynı zamanda Türk Nefroloji Derneği Renal Afet Çalışma Grubu üyesi olan Prof. Dr. Üstündağ, AA muhabirine, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından enkaz altında kalan binlerce afetzedenin arama kurtarma ekiplerince sağ kurtarıldığını anımsattı.

  Üstündağ, kurtarılan afetzedelerde sağlık sorunları yaşandığını, bunların başında böbrek rahatsızlığının geldiğini dile getirdi.

   Sağlıklı bir yaşam için böbreklerin büyük anlam ifade ettiğini vurgulayan Üstündağ, böbreğin görevini sorunsuz sürdürmesinin temel gereksniminin yeteri kadar sıvının alınması olduğunu belirtti.

   Yıkılan binalarda çok sayıda afetzedenin vücutlarının belli bölümlerinin duvar ya da eşyaların altında kaldığını işaret eden Üstündağ, "Böyle olduğunda enkaz altında kalan yerin, ekstremitenin (bir organın son ya da uç kısmı) beslediği alana az kan gidiyor. Bunu alt ekstremite bacağınız olarak düşünün, oraya az kan gitmeye başladığında kas hücreleri vasküler yatağın içerisinden suyu kendisine doğru çekmeye başlıyor. Enkazda kalma süresi uzadıkça bacak giderek şişiyor. Bu şişme kan damarı içerisindeki suyun kas damarına kaçmasıyla oluyor. Dolayısıyla kas hücrelerine sıvı kaçışı olduğu için böbreğe gelen kan azalıyor." dedi.

"Sıvı alamadığınız için böbrek susuz kalmaya başlar"

   Üstündağ enkaz altında kalma süresi uzadıkça böbreğin sıvı ihtiyacının arttığına dikkati çekti.

    Böbreğin susuz kalmasının organın sağlığını bozduğunu anlatan Üstündağ şunları kaydetti:

  "Enkaz altında kaldığınızda bir yandan damarın içerisindeki sıvı kaslarda göllenir, diğer taraftan sıvı alamadığınız için böbrek susuz kalmaya başlar. Böbrek susuz kalmaya başladığı zaman çok önemli hücre grubu olan tübül hücreleri ölürler. Enkaz altında çok uzun süre kalındıysa kaçınılmaz olarak böbrek hasarı meydana gelir. Böbrek hasarının meydana gelişinde bir yandan vücutta dolaşan suyun azlığı etkili olurken diğer yandan kas hücreleri sıvıyı aldığı için ödem yapar ve şişer. Bir süre sonra parçalanmaya başlar, kas hücrelerinin içerisindeki moleküller damar içerisine akar ve onların bazıları hem böbrek sağlığı hem de genel sağlık açısından tehlike doğuracak moleküllerdir.

  Göçük altında kalanlarda, yaralanmaları ve ekstremite etkileri fazla olanlarda böbrek yetersizliği gelişir. Biz buna kas erimesine bağlı akut böbrek hasarı diyoruz. Tabii bunun yanında ezilme sendromu dediğimiz durumla hastaların yaşamı tehdit altına girer. Çoklu organı hasarlanmış hastaların birçoğu hayatını kaybeder. Dolayısıyla enkaz altında kalan bireylerde bir taraftan damar içindeki sıvı azaldığından diğer taraftan kasların yıkımıyla ortaya çıkan toksik moleküller nedeniyle böbrek hasarı gelişir."

"Uygun tedavi çok önemli"

  Üstündağ, böbrek rahatsızlığı gelişen hastaların uygun tedavi ve diyalizle sağlığına kavuşması için çaba sarf edildiğini dile getirdi.

   Enkaz altından çıkış ve devamındaki ilk tedavi sürecinin önemine değinen Üstündağ, "Böbrek için önemli olan tübül hücreler bir süre sonra yine üremeye başlar. Dolayısıyla bu hastaları belli bir süre hayatta tutabilirsek önemli bir bölümü yaşamlarını sağlıklı biçimde sürdürebilirler. Uygun tedavi çok önemli." diye konuştu.

  Prof. Dr. Üstündağ, enkazdan çıkan depremzedelerin böbrek sağlığıyla ilgili hastanelerde gerekli takiplerin yapıldığını, elde edilecek verilerin olası afetler durumunda alınacak sağlık önlemlerine katkı sağlayacağını sözlerine ekledi.

Bu içerik 13.03.2023 tarihinde yayınlandı ve toplam 259 kez okundu.